Erkeklerde Sertleşme Sorunu ve Tedavisi
Erektil disfonksiyon ya da halk arasında bilinen adıyla penisin sertleşme zorluğu; başarılı bir cinsel ilişki için gerekli olan penis sertliğinin sağlanamaması ya da sağlansa bile devam ettirilememesi olarak tanımlanmaktadır. 1995 yılında yapılan bir bilimsel çalışmanın sonuçları; tüm dünyada yaklaşık olarak 153 milyon erkeğin cinsel ilişki sırasında sertleşme sorunu yaşadığını ve bu sayının 2025 yılında yaklaşık olarak 322 milyonu bulacağını göstermiştir.
1950 ve 1960'lı yıllarda erkekte sertleşme sorununun kökeninde psikojenik nedenlerin olduğu düşünülürken, günümüzde bu sorunun daha çok penisin damarsal ve sinirsel yapılarından kaynaklanan bazı hastalıklara bağlı olarak ortaya çıktığı kanıtlanmıştır. Genel olarak damar sertliği, tansiyon yüksekliği ve şeker hastalığı gibi damar ve sinir yapılarını bozan hastalıklar ile kronik böbrek yetmezliği gibi nadiren karşılaşılan hastalıklar, erkekte sertleşme sorununa eşlik etmektedir. Öte yandan yaşlanan erkeklerde sıklıkla karşılaşılan prostat bezinin selim ve habis hastalıkları ile bu hastalıkların tedavisinde uygulanan bazı ilaç ve cerrahi girişimler de sertleşme sorununa neden olabilmektedir.
Örneklemek gerekirse şeker hastalarının yaklaşık olarak yarısında değişen derecelerde olmak üzere sertleşme sorununun olduğu bilinmektedir. Prostat kanseri nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastaların da yaklaşık olarak %40-90'ında sertleşme sorunu ile karşılaşılmaktadır. Sertleşme sorunu yaşayan hastalrın önemli bir bölümü; sahip oldukları problemin yaşlanmaya bağlı gelişen ve kabul edilmesi gereken bir durum olduğunu düşünmekte; tedavinin ise olanaksız olduğunu varsayarak, herhangi bir tedavi talebinde bulunmamaktadır. Tüm bunların dışında; çekingenlik, utanma ve sorunu hekim ya da bir başkasıyla paylaşmama istediği de sadece ülkemizde değil tüm dünyada birçok hastanın tedavisiz kalmasına neden olmaktadır. Hastaların önemli bir bölümünde; sadece hasta değil hastanın eşi de sertleşme sorununu doğal bir süreç olarak kabullenip, neticede cinselliğin yaşanamaması gibi bir sonuç ile karşılaşmaktadır. Öte yandan günümüzde gerek altta yatan hastalığın tedavi le kontrol altına alınması, gerekse sertleşme sorununun kendisine yönelik olarak uygulanan birçok tedavi olanağının varlığı söz konusudur.
1980'li yıllardan sonra penis sertleşmesinde rol oynayan faktörlerin ve sertleşme sorununa neden olan sebeplerin ortaya konulmasından sonra, günümüzde sertleşme sorunu erkekler için bir kabus olmaktan çıkmış ve tedavisi her şartta sağlanabilen bir hastalık halini almıştır. Ülkemizde yapılan bir çalışmada, 40 yaş üstü erkeklerde değişik derecelerde olmak üzere sertleşme sorununun görülme sıklığının yaklaşık olarak %35 olduğu rapor edilmektedir. Başka bir deyişle her üç erkekten biri yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan sertleşme sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır.
Sertleşme sorunu ile başvuran erkeklerde ayrıntılı bir muayenenin yapılıp, bu soruna neden olabilecek nedenlerin saptanması gereklidir. Daha önceden ifade edildiği gibi şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği ve damar sertliğinin varlığı ile alt idrar yollarına yönelik olarak yapılmış bir cerrahinin varlığı, erkekte sertleşme sorununun gelişiminde en sıklıkla karşılaşılan nedenlerdir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar; yaşlanma ile birlikte vücütta erkeklik hormonu olarak bilinen Testesteron düzeyinin de azaldığını ve buna bağlı olarak yaşlı erkeklerde eş zamanlı sertleşme sorunu ve cinsel isteksizlik gibi bazı şikayetlerin ortaya çıkabildiği göstermektedir. Son olarak yine yakın zamanlarda, yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan prostat bezinin selim büyümelerinin de cinsel fonksiyon bozukluklarına sebep olduğu ortaya konulmuştur. Neden ne olursa olsun bilinen gerçek; günümüzde sertleşme sorunu olan hastaların tümünün kesin olarak tedavi edilebildiğidir. Önemli olan hastaların hangi tedavi biçimine uygun olduğunun doğru bir şekilde ortaya konulabilmesidir. Doğru tanı ve yaklaşım, tedavinin en önemli basamağı olup hasta memnuniyetinin sağlanmasında büyük öneme sahiptir. Genel olarak tedavi yaklaşımları basamak basamak olup ; kolay uygulanabilir seçeneklerden daha zor ve zahmetli seçeneklere doğru gitmektedir.
Tedavide birinci basamak; ağızdan alınabilen ilaçlardır. Bu tedavi yöntemi oldukça kolay ve güvenle uygulanabilir bir yöntemdir. Piyasada satılan sildenafil, vardenafil ve tadalafil gibi ilaçlar bu grupta yer almaktadır. Tüm bu ilaçlar cinsel ilişkiden 1-2 saat önce ağız yoluyla alınıp, hastaların bu şekilde cinsel ilişkiye girmeleri sağlanmaktadır. Sildenafil ve vardenafilin etki süresi 4 saat civarında iken tadalafil 36-24 saate varan sürelerde etki edebilmektedir. Tüm bu ilaçlar son derece güvenli olup; özel bir grup kalp ilacı kullanan hastalar dışında her hastada rahatlıkla kullanılabilir. Bu grup ilaçların kullanımı ile % 80'lere varan hasta memnuniyeti sağlandığı bilinmektedir. Bununla birlikte özellikle şeker hastalığı bulunan erkeklerde bu oran %50'lere kadar gerilemektedir. Sadece ilişki öncesi alınabilen bu ilaç seçeneklerine ek olarak, tadalifilin günlük kullanım şekli de son yıllarda gündeme gelmiştir. Düşük dozda günlük olarak uygulanan tadalafil tedavisinin; penis sertleşmesini arttırıcı etkisi yanında, prostat bezini de gevşeterek selim prostat bezi büyümesi olan erkeklerde eşzamanlı tedavi olanağı sağladığı bilinmektedir.
İlk basamak tedavinin fayda sağlamadığı hastalarda ikinci basamak tedavi olarak penis içine enjekte edilen ilaçlardan yarar sağlanabilir. Bu tarz ilaçlar oldukça etkili olup, hastalar genellikle uygulama zorluklarından şikayet etmektedirler. Gerçekten de her cinsel ilişki öncesi penis içine bir ilacın enjekte edilmesi her zaman kolay olmamaktadır. Bu nedenden dolayı bu tedaviyi alan hastaların yarısına yakını, birinci yılın sonunda bu tedaviden vazgeçmektedirler. Bununla birlikte, özellikle son yıllarda uygulamaya giren ikinci basamak tedavi seçeneklerinden bir tanesi de penise dışarda şok dalga (ESWT) yollanması ile penis içinde sertleşmenin gerçekleşmesinden sorumlu damar yapılarının sayısal olarak artışını hedefleyen tedavi yöntemidir. Dünyada son yıllarda yaygın olarak uygulamaya başlanmış olan bu tedavi seçeneğinin erken dönem sonuçları umut vericidir.
Son basamak tedavi seçeneği halk arasında "Mutluluk Çubuğu" olarak bilinen penil protezlerin penis içine yerleştirilmesi operasyonudur. Anlaşılacağı gibi bu tedavide hastaya bir operasyon uygulanması gerekmektedir. Yaklaşık bir saat süren bir operasyon ile bu cihazlar penisin içine yerleştirilmektedir. Bu cihazlar yerleştirildikten sonra hiçbir şekilde dışarıdan fark edilmemektedir. Hidrolik özelliğe sahip bu cihazlar hastaya istediği zaman ve sürede penisi sertleştirme imkanı sağlamaktadır. Operasyonun ertesi günü ya da aynı gün hastalar evine yollanabilmekte olup, sertleşme sorunu yaşayan erkeklerde en kesin tedavi seçeneğinin bu yöntem olduğu söylenebilir. Bununla birlikte penil protez operasyonuna karar verilmeden önce, hastaların hiçbir ilaç tedavisinden yarar görmeyeceğine kesin olarak emin olunmalıdır. Penil protez uygulamaları sonrası hasta memnuniyet dereceleri %100'ler düzeyinde olduğu halde; hasta seçiminde son derece titiz davranılması gereklidir. Öte yandan vücüda yerleştirilen yabancı cismin her ne kadar düşük bir ihtimal de olsa enfeksiyon gelişme riski göz önüne alınmalı ve bu tarz operasyonlar sterilizasyon şartlarının üst düzeyde sağlanabildiği sağlık kuruluşlarında gerçekleştirilmelidir.
Son olarak tüm bu anlatılan tedavi seçeneklerinin dışında; yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan erkeklik hormon eksikliği de yine sertleşme sorununa neden olabilmektedir. Geç başlayan hipogonadizm olarak adlandırılan bu hastalık tablosu, ilerleyen yaş ile birlikte ortaya çıkmaktadır. Genellikle bu hastalarda sertleşme sorunu ile birlikte; cinsel isteksizlik, yorgunluk, sinirlilik, yemek sonrası uyuklama, halsizlik, konsantrasyon yetersizliği gibi bulgulara da rastlanmaktadır. Bu tarz şikayetler ile başvuran, 50 yaşın üzerindeki hastalarda serum testosterone düzeyinin araştırılması ve hormon düzeyi düşüklüğü saptanan olgularda eksik olan hormonun yerine konulması gereklidir. Vücutta düzeyi düşük olan testosterone hormonu dışarıdan jel ya da enjeksiyon şeklinde vücuda verilip, normal hormon düzeyinin sağlanması mümkündür. Günümüzdeki tedavi uygulamaları, gelişen teknoloji ile birlikte hekim ve hastalar açısından üst düzey uygulama kolaylıkları sağlamakta ve yüksek oranda tedavi başarısı ile sonuçlanmaktadır.
Özet olarak; hastaların önemli bir kısmı tarafından sahip oldukları diğer hastalıklar ya da yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak algınlanan sertleşme sorununun tedavisi; günümüzde hemen hemen tüm hastalarda olanaklıdır. İlk basamak tedaviler, uygulanılması kolay ve güvenli olduğundan tüm hastalarda tercih edilmelidir. Bu tedavilerin başarı oranı altta yatan hastalık ile ilişkili olmakla birlikte, %50 ile %80 arasında değişmektedir. Bununla birlikte ilaç tedavisine yanıt alınamayan olguların tedavileri de cerrahi olarak mümkün olabilmektedir. Cerrahi tedavilerde hasta tercihi çok önemli olup, hasta seçiminde çok dikkatli olunmalı ve bu tarz operasyonlar konu ile ilgili geniş deneyimi olan sağlık merkezlerinde uygulanmalıdır.